27 Şubat 2019 Çarşamba

SAĞLIK HAKKI VE ENGELLİLER "Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN" (Ankara, 30.03.2016) -Soğuk savaşın sona ermesinden sonra içine girilmiş olan küreselleşme döneminin en göze çarpan yeniliklerinden birisi, insan hakları konusunun dünya gündeminde en önde gelen bir yere sahip olmasıdır .Aslında ,dünya savaşları sonrasında Birleşmiş Milletlerin bir büyük uluslararası örgüt olarak kurulmasından sonra , bu üst kuruluşun önde gelen gündemi insan hakları olmuştur .

SAĞLIK HAKKI VE ENGELLİLER 
Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN
Ankara, 30.03.2016

Soğuk savaşın sona ermesinden sonra içine girilmiş olan küreselleşme döneminin en göze çarpan yeniliklerinden birisi, insan hakları konusunun dünya gündeminde en önde gelen bir yere sahip olmasıdır .Aslında ,dünya savaşları sonrasında Birleşmiş Milletlerin bir büyük uluslararası örgüt olarak kurulmasından sonra , bu üst kuruluşun önde gelen gündemi insan hakları olmuştur .Hemen hemen her yıl hak ve özgürlüklerin değişik alanlarında ele alındığı uluslararası kongreler düzenlenmiş ve bütün dünya ülkelerinden kendi alanında uzman olan katılımcıların katkıları ile uluslararası insan hakları sözleşmeleri kabül edilmiştir . Önce genel alanları düzene koyan ana sözleşmeler hazırlanarak benimsenmiştir . Daha sonraki aşamada ise özel alanlara girilerek bunların düzene kavuşturulmasıyla ilgili özel başlıklı insan hakları protokolları Birleşmiş Milletler örgütünün genel kurulu kararı ile dünya düzeyinde geçerlik kazanmıştır .Yeryüzünde var olan bütün devletlerin üye olarak çatısı altında yer aldığı Birleşmiş Milletler örgütü , geleceğin dünyasını yaratma doğrultusundaki çalışmalarını sürdürürken , insanoğlunun her alanda bulunan temel hak ve özgürlüklerinin uluslararası alanda güvence altına alınmasına öncelik vermiştir .

Dünya ilerlerken , sosyal ve siyasal yaşam daha gelişmiş düzeyde yeniden yapılanırken , insana önem verilmesi ve insanın her şeyin ölçüsü olduğu inancı ile , insan onuruna yakışan bir yeni dünya düzeninin oluşturulması konusunda bütün dünya ülkeleri düşünce birliği içinde olmuşlar ve Birleşmiş Milletler aracılığı ile çeşitli alanlarda insan hak ve özgürlüklerini güvence altına alan ve bunlar ile ilgili uluslararası düzeyde bir koruma düzeni oluşturan yeni sözleşmelere bütün dünya ülkeleri hem katılmışlar hem de destek vermişlerdir . İnsanoğlunun doğuştan gelen hak ve özgürlükleri temel haklar , siyasal,sosyal,ekonomik ve kültürel haklar olarak kendi içinde tasnife çalışılırken , bu alanlarda temel sözleşmelere öncelik verilerek hareket edilmiştir . Ayrıca insan toplumları içinde yer alan kişilerin içinde bulundukları konumlara göre , kadınlar ,gençler ve çocuklar için ayrı kategorilerde insan hakları sözleşmeleri hazırlanarak kabül edilmiştir . Bu doğrultuda ,hazırlanan özel sözleşmelerden birisi de Engelli Kişilerin Hakları Sözleşmesidir .13.12.2006 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabül edilen bu sözleşme ile engelli insanların sahip olması gereken bütün insan hakları, Birleşmiş Milletler aracılığı ile uluslar arası güvenceye kavuşturulmuştur . Sözleşme maddeleri yakından incelendiğinde , engelli insanların insanlık ailesinin onurlu üyeleri olarak kabül edildiği ve bu doğrultuda hiçbir ayırım yapılmadan bütün engellilerin ,engelsiz normal insanların sahip olduğu hak ve özgürlüklere sahip kılındığı görülmektedir . Özgürlük ,adalet ve barış gibi temel değerler üzerine kurulmuş olan bu protokol aracılığı ile engelli insanların her alanda resmen tanınmış olan bütün hak ve özgürlüklere tıpkı engelsiz insanlar gibi sahip kılındıkları ortaya çıkmıştır . Böylece , yirmi birinci yüzyılın başlarında dünya gelişme yolunda ilerlerken ,hak ve özgürlüklerin en gelişmiş düzeyde engelli insanlara da tanınmış olduğu bir aşamaya gelinmiştir . Yıllardır ihmal edilen , normal devlet ve toplum düzenleri içinde ikinci sınıf bir konuma iteklenen, engelli insanların da gelişmişlik düzeyinin getirdiği yeni hak ve özgürlüklerden yararlanabilecekleri bir yeni dünya düzeni gündeme gelmiştir . Yüzyıllar boyunca sürdürülmüş olan hak ve özgürlükler mücadelesinin meyvelerinin alınmaya başlandığı bir dönemde ,engelli insanlar eskisi gibi mağdur edilmemiş ve onların da insan oldukları anımsanarak eşit haklar sağlanmıştır .

Bir insanın doğuştan engelli olarak hayata gelmesi ya da normal olarak doğmuş insanların yaşam süreci içerisinde engelli konumuna sürüklenmeleri gibi olumsuz durumların dikkate alınmasıyla , insanlığın daha sağlıklı bir düzene kavuşturulması hedeflenmiştir .İnsan bedeninin herhangi bir kısmında meydana gelen normal dışı durumlar engellilik durumu olarak belirlendiğinden ,diğer insanların normal bedensel bütünlüğü çerçevesinde ortaya çıkan eksiklikler doğrultusunda engelli sorunları çözülmeye çalışılmıştır . İnsan bedeninde en küçük bir rahatsızlık ciddi sağlık sorunları yarattığı için ,sağlık alanında da Birleşmiş Milletler örgütü çeşitli protokollar çıkartarak insanlığın en temel haklarından birisi olan sağlık hakkını düzenlemişlerdir . Bu çerçevede insanlığın sağlık hakkı üzerinden engelli insanların sorunlarına bakıldığı zaman , ciddi bir sağlık sorunu ile karşılaşılmaktadır . Sağlık hakkının temel bir insan hakkı olarak ele alınmasıyla , sahip oldukları bedensel özürlülük durumu ile normal insanların bedensel bütünlüğünün dışında kalan engelli insanların, hak ve özgürlükleri sorunu gündeme gelmektedir . Sağlık hakkı uluslararası insan hakları protokollarında yer alarak düzenlenen bir pozitif hak olarak insanlığa yön gösterirken , engelli insanların sahip oldukları bedensel bütünlük sorunlarını da karşılayarak ,bunlara çözümler getirebilecek bir durumda olmak zorundadır .

Bir insanın , insan olmaktan gelen bedensel yapısı içindeki bütün organların ve beden parçalarının olması gerektiği gibi bir yapıya sahip bulunması ve bunlarda herhangi bir aksaklığın ortaya çıkmaması gibi durumlarda sağlık hakkının gerçekleşmiş olduğu var sayılmaktadır . İnsanın insanca yaşayabilmesi için bedensel özelliklerinin bütününü kullanabilecek konumda bulunması ,gerçek anlamda sağlıklı bir durumu ortaya koymaktadır . Yaşam hakkının tamamını kapsayan sağlık hakkı ,insanların doğal yaşamlarını sürdürebilmeleri açısından bütün organizmanın ve bedensel bütünlüğün tamamiyetini esas almaktadır . Sağlık kavramı ile neyin kastedildiği belirlenemezse , sağlık kavramı belirsiz bir durumda bırakılırsa o zaman insanların sahip olmaları gereken en üst düzeyde sağlık hakkının gerçekleştirilmesi tehlike altına girebilir. Sağlık hakkının içeriği tam olarak belirlenirken , bütün muğlak durumlar giderilmeli ve engelli ya da özürlü insanların bütünüyle sağlıklı bir duruma gelebilmeleri açısından sağlık kavramının içeriği bilimsel verilerle doldurulmalıdır . İnsan hakları , devlet-toplum-birey üçgeninde gerçekleştirilirken devlet ve toplum düzenlerinin normal düzeyde örgütlenebilmesi için, bütün engelli insanların gereksinmelerinin belirlenerek sağlık hizmetleri çerçevesinde karşılanabilmeleri gerekmektedir . Engellilerin normal yaşama sahip olabilmeleri için sağlık hakkının uluslararası protokollar doğrultusunda ve anayasal güvence çerçevesinde toplum içerisinde gerçekleştirilmesi gerekmektedir .

Sağlık hakkı önce insanların sağlıklı bir biçimde hayata gelmelerini daha sonra da yaşamları sırasında ,sağlıklı bir ömür sürdürebilmelerinin olanaklarını güvence altına alan bir haktır . İnsanların ulaşabilecekleri en yüksek standartta sağlık hizmetlerinin yürütülmesi , sağlık hakkının doğal bir sonucudur . İnsanların en üst düzeyde yaşam kalitesine kavuşturulmasında , sağlık hizmetleri en önde gelen bir yere sahip olduğu için bu noktada bir sınırdan söz edebilmek mümkün değildir .Sağlık sorunlarını çözene kadar , insanlara yönelik sağlık hizmetleri en üst düzeye kadar yürütülecek ve bu doğrultuda engelli insanların sorunlarının giderilmesine de öncelik verilecektir . Son yıllardaki gelişmeler doğrultusunda ortaya çıkan sağlık hukuku açısından engellilerin durumları bu çizgide belirlenebilmektedir .Engelli insanın sahip olduğu engel bir sağlık sorunu olarak öne çıkıyorsa , sağlık hizmetleri çerçevesinde bunun giderilmesi ya da onarılması ,sağlık hukukunun doğal bir gereğidir . En küçük bir sağlık sorunu bile, engelli insanların geleceği açısından çözüme kavuşturularak sorun olmaktan çıkarılmak durumundadır .

Engelliler kendileri ile ilgili olarak hazırlanmış özel sözleşmenin yanısıra , Birleşmiş Milletler örgütü çatısı altında imzalanmış olan diğer uluslararası protokolların da genel koruması altındadırlar . Temel hak ve özgürlükler ile ilgili sözleşmelerin yanı sıra ; ırk ayırımcılığının , kadınlara karşı ayırımcılığın ,soykırım suçunun ,işkence ve zalim davranışların ,köleliğin ve her türlü baskının önlenmesi ile ilgili Birleşmiş Milletler sözleşmeleri bütün insanlık ile birlikte engelliler için de genel bir koruma düzeni sağlamaktadır . Bütün dünya devletlerinin ortak hareket ettiği uluslararası çatı altında her sorun ele alınarak çözüme kavuşturulurken , engeliler toplumu da görmezden gelinerek dışarıda bırakılmamış aksine bu kesimin hak ve özgürlüklerinin en üst düzeyde tanınması ile insanlığın daha sağlıklı bir ortamda yaşayabilmesi mümkün olabilmiştir .Birleşmiş Milletler’in herkese eşit olarak tanımış olduğu hak ve özgürlükler düzeninden engellilerin de diğer insanlar gibi faydalanabilmeleri yüzyılların sorunu olan ayırımcılık çıkmazının da aşılabilmesine yardımcı olmuş ve böylece insanlar arasında her türlü ayırım ya da farklılık devletlerin öncülüğünde sağlanan uluslararası dayanışma ile aşılabilmiştir . İnsanlara tıbbı açıdan en ileri sağlık hizmetlerinin gerçekleştirilmesi diğer hak ve özgürlüklerin daha üst düzeyde gerçekleşebilmesi için elverişli bir ortam yaratmıştır . Bedensel bütünlüğe sahip olan insanlar engellilerin önünü açmış ve sağlanan olanaklar ile her iki kesimin gereksinmeleri karşılanabilmiştir .

Sağlık hakkının gerçekleştirildiği ikinci adres her ülkenin kendi parlamentosudur . Birleşmiş Milletler protokollarını meclis kararı ile benimseyen ülkelerin parlamentolarında sağlık hakkı ile ilgili bütün sorunlar ele alınarak , yeni yasal düzenlemeler ile kamusal alanda toplumun ve kişilerin yararına olacak bir sağlık düzeni hukuk açısından kurulabilmektedir . Sağlık hukukunun var olabilmesi için ilk koşul olan sağlık hakkının yasalarla tanınmasıyla hasta ve engelli insanların gereksinmeleri karşılanabilmektedir .Sağlık hukukunun ikinci koşulu ise , hasta ve engelli insanlar için her türlü ayırımcılığın ortadan kaldırılmasıdır . Uluslararası insan hakları protokolları ile ulusal düzeyde geçerli olan anayasalar da var olan genel eşitlik ilkesi, insanlar arasında her türlü ayırımcılığı kaldırdığı gibi , hasta ve engelli insanlara da en üst düzeyde sağlık hizmetlerinin götürülmesini öne çıkarmaktadır . İnsanlar arasındaki ilişkilerde acıma , zayıf görme ya da yok sayma gibi engelli insanlara karşı gösterilebilecek ayırımcı tutum ve davranışlar sağlık hakkını önleyebileceği gibi uzun uğraşlar sonucunda gerçekleştirilmiş sağlık düzenlerini bozarak sağlık hukukuna zarar verebilmekte bazan da sağlık alanında hukuku toptan kaldırabilecek olumsuz gelişmeler de ,sağlık hakkı ile birlikte sağlık hukukunu olumsuz etkilemektedir . Tıbbi hizmetlerin yanı sıra sosyal hizmetlerin de en üst düzeyde gerçekleştirilmesi sağlık alanında hukuki yapının korunabilmesi açısından önemlidir .

Engelli insanların sorunlarının acıma ya da merhamet duyguları ile çözülemeyeceği açıktır . Engellileri içine düştükleri aciz durumdan acilen kurtarmak , engelliler sorununun çözümünde ilk atılması gereken adımdır . İkinci olarak olarak gereksinmelerin gerçekçi bir tutum ile belirlenmesiyle kamu hizmetlerinin bu yönde acilen çözümü için harekete geçilmesi gerekmektedir . Üçüncü olarak ,başkasının yardımına muhtaç durumdaki engellilerin zayıf durumlarının önlenmesi ve onların daha güçlü bir konuma kavuşturulmaları doğrultusunda, bir sosyal programın geleceğe dönük olarak hazırlanması ve geleceğin iktidarlarına bir ön hazırlık olarak bu engellerinnormalizasyonu programının sunulması gerekmektedir . Küreselleşme sürecinde kapitalizmin tekelleşmesiyle sosyal devlet uygulamalarının ortadan kalkması , ulus devletleri kendi toplumunun insanlarına karşı daha zayıf bir konuma düşürmüştür . Giderek büyüyen istihdam sorunu da dikkate alınarak , engellilerin düzenli bir çalışma hayatına kavuşturulabilmesi için ,yeniden sosyal devlet uygulamalarına geri dönülmesi gerekmektedir .İstihdam sorununun çözümü ileiş sahibi olacak engelliler kendi hayatlarını kurtaracakları için, devlete ve topluma da yük olmaktan kurtulacaklardır .